Ruhum yıpranmadıkça kalemim hareket etmez.
Şeytan güvendiklerimi gömdüğünden beri hiç bilmediğim yerlerde ansiklopediler doldurabilecek cümleler biriktirdim.
Alıp başını gitmek isteyen insanlarla doldu çevrem.
Kimisi Ege’ye, kimisi Uzak Doğu’ya, kimisi Avrupa’ya.
Gitmek istiyorlar, belki yeni bir başlangıç, belki değişim istiyorlar dünyalarında.
Alıp başını giderek aradığını bulabilir mi insan?
Ne kadar yol gidersen git, başladığın yere dönersin en sonunda.
Aradığını bulamadığından veya başaramadığından değil.
Bulmuşsundur, başarmışsındır da, bir iş, ev ve yaşama olan takıntılarımız yeterdi elbet mutlu olmaya.
Farklı suretler, farklı sözcükler ve hafızanda daha canlı kalabilen renkli anılara sahipsindir.
En azından, sen sahip olduğunu sanarsın.
Bir kapıyı kapayan ötekini açar elbet, bilirim.
Girdim içeri, açılan her kapının ardında yeni bir kapı vardır, gördüm ve duydum da.
İnanmakta güçlük çektiğin veya inancına güç gelen kurgulanmış Öykülerle doludur.
Faydasını göremedim diyemem.
İç dünyam o kadar genişledi ki, artık bir iç evren barındırıyorum.
Hayal gücüme sınırlar koyan benim ne de olsa, kaldırır ve sonsuz kılarım.
Yerine, yeniden, yenileriyle..
Bu şehirde beni içinde tutan bir güç var.
İnan bana, tam olarak ne olduğunu bende bilmiyorum.
Kalmam gerektiğine dair kuvvetli hislerim var.
Uzun cümlelerimi ve soru işaretlerimi kendime saklamak gibi kararlar almamın yanı sıra, bundan sonra ki yazılarıma siyaset üzerinden devam etmeyi düşünüyorum.
Ne de olsa Şeytanlar artık takım elbselerin içindeler.
Maskelerinin ardında gizlenip, kurgulanmış bir oyunda üstlerine düşen rolleri yerine getirip uşaklığının karşılığını çok iyi alıyorlar.
İçildikten sonra sağa sola fırlatılan boş su şişelerini toplayarak kazandığı parayla eğitimine devam eden minik bedenlerin hayal güçleriyle yarattığı bir dünyanın temellerini atabilecek bir güç buldum!
Kelam-ı Rab gibi iddialarım olmaz hiçbir zaman.
Yine de savaşa dahil olmak için geçerli sebeplerim var.
Asla pes eden ve korkan taraf olmamak niyetindeyim.
Bunun bedeli servetiyle sidik yarıştıran canavarların dünyasında karanlığa mahkum edilmektir, şüphesiz.
Karanlıktan gelen, karanlıktan korkmaz, mürekkebimi Ahde Vefa ile doldurdum ben.
Bundan sonra köşelerimde sokak başlarında bağdaş kuran gencecik bedenlerin öküze, fesat karışmış kalpleriyle elde edilen lüks arabaların nasıl trene dönüştüğünden bahsedeceğim.
Kalem kılıçtan keskin değil ama, para sırattan incedir!