Ben ölmedin Anne,
Sadece, üzerime toprak atıllar.
Bir avuç toprakta, senin parmaklarının arasın da benden sana hediye,
Ben ölmedim Anne,senin avuçların da toprak kokusu, bende saçlarının kokusu kaldı.
Yalnız değilim Annem, gittiğim yerde.
Giderken gülüşünü aldım yanıma,
Sen gülerken, gözlerinin içi hani denize vurmuş Yakamoz gibi ışıl ışıl olurdu ya,
En zifiri karanlığı aydınlatırcasına.
Ben, gözlerinin ışığıyla aydınlıktayım Anne…
Üşümüyorum merak etme, beni göğsüne bastırıp sarıldığında ki, teninin sıcaklığı hala bedenimde…
Sakın ağlama Anne…
Beni, her yolcu edişinde, gözlerin dolardı da benden gizlerdin göz yaşlarını,
Gözüne toz kaçardı da ovardın yalancıktan göz kapaklarını…
Ben hiç gitmedim Anne…
Ellerini, hala sımsıkı tutuyorum çocukluğumdaki gibi,
Düşmekten de korkmuyorum, uçmaktanda Çünkü; Ellerim, senin avuçlarının içinde
Ben ölmedim Anne…
Sakın üzülme, özleme.
Özlemek gidene olur, ben hiç gitmedim Anne,
Sadece, sofraya oturduğumu görmüyorsun ama ben o sofrada sana, ellerine sağlık diyorum,
Çünkü; her zaman ki gibi, sofrada tarhana kokusu,
Dünya’nın en güzel kokuları yayılmış, ellerinin hüneriyle yaptığın çorbaya.
Çok uykum var Anne,
Sadece, kollarında azıcık uyusam ve sonsuza kadar orda kalıp dinlensem diyorum Anne…
Aysun Yılmaz…
Bir şiir hediye etmek istedim bugün kendi kalemimden sizlere...