Cennetin kapısını aralayan anahtara sahip olabilmek için düşüncelerimize yarın ölecekmişiz gibi yön vermemiz gerektiğini söyler İmam Gazali.
Peki, düşüncelerine yarın ölecekmiş gibi yön vermek nedir?
Ertelemeyi bırakmaktır aslında, ailesini kendinden daha çok seven fakat hayatı boyunca bunu hiçbir zaman belli etmemiş, kelimere dökmemiş bir insan için; ailesini kendinden daha fazla sevmenin hiçbir anlamı yoktur aslında.
Bilinmez, bilinemeyen hissedilemez, hissedilemeyen düşünülemez.
Öylece göçüp gidecektir bu diyardan..
Erteleyecek vakti olmadığını bilseydi insan, sırrın kendisi oluverirdi, duygularını gün yüzüne çıkarttığın da sevdiklerinin yüzünde ki gülümseye şahit oluverirdi sırrın ötesin de.
Kabarcıklanmış tohumlar su bekler, güneş bekler, emek bekler, erteledikçe solar, soldukça ölür, öldükçe de gelmez geri.
Elinde bir şans olduğunun farkında olmadan göçüp giden her insan bir şans daha ister.
Çok geç kalmadan, tam da buradayken, insanların arasında ve onlardan biriyken bu şansın zaten ellerinde olduğunu anlaması için, ellerinden kayıp gitmesi mi gerek?
Geride düzeltilmesi gereken büyük yıkımlar ve duygusal boşluklar bırakmamak için, ölmeden önce, ölümün geleceğini bilmek ve ona hazırlamaktır kendini varlığın en saf hali.
Helalleşmek için, kırık kalpleri onarmak için, ailene muhtaç oldukları sevgiyi göstermek için yarını bekleme, kim bilir belki de bugündür pencerene konan kuşların misafirliğine veda günü.