Sene de bir gün de olsa sizleri hatırlıyoruz.
O da zora ki!
Ayıp olmasın diye.
Maksat adet yerini bulsun cinsinden.
Oysa sizler olmasaydınız bizler karanlıkta kaybolur giderdik.
Ne ben bu satırları yazıyor olabilirdim, ne doktor neşter tutuyor olabilirdi, ne mühendis köprü ya da yol yapıyor olabilirdi.
Siyasetçiler de olmazdı. Teknisyenlerde, hukukçularda, sanayicilerde…
Hiç birimiz olmazdık, dolayısıyla toplum olmazdı, yaşam kolay kılınmazdı.
Sokaktaki simit satıcısında da emeğiniz var, bu ülkenin cumhurbaşkanında da başbakanında da.
Ancakkkk….
Allah başımızdan eksik etmesin, sizler bize kalem tutmayı, okuma yazmayı, meslek sahibi olmayı öğrettiniz.
Bilim adamı yaptınız, mühendis yaptınız, gazeteci yaptınız, siyasetçi yaptınız, yaptınız da yaptınız…
Hatta müfredat eğitiminin yanı sıra adam olmamız için de olmadık gayretler gösterdiniz.
Vatana millete hayırlı evlatlar olarak yetişmemiz için çaba harcadınız.
Işığınızı doğru yola tuttunuz, “buradan sapmayın” buyurdunuz.
Peki biz ne yaptık ?
Her zaman olduğu gibi işin kolayına kaçtık.
Kısa yoldan köşe dönmenin yollarını aradık.
Ahlaksız olduk, hırsız olduk, üç kağıtçı puşt olduk çıktık!
Çocuk yaşta vesikasız fahişe olduk, uyuşturucu taciri olduk, katil olduk, dinsiz imansız olduk.
Çoğumuz da seçildik bir koltuğa oturtulduk ama yine de adam olamadık.
Devlete, millete yararlı olmak için emanet edilen koltukların hakkını veremedik.
Veremezdik de…
Çünkü kasada bize emanet edilmişti ve içi Karun hazinesi kadar doluydu.
Ne varsa çaldık!
Köprü yaparken çaldık, bina dikerken çaldık.
İşi ehline teslim etmedik, yandaşlarımıza peşkeş çektik çaldık.
Çalmasaydık hakkıyla ihale edilen her proje vaktinde biterdi.
Aile şirketi kurduk, Pelister’lere çiftlik aldırdık, evlada, yeğene banka kurdurduk, ellerine hortum verdik, ucunu cebimize çevirdik.
Yetmedi, kalpazanlık yaptık, hayali ihracatı icat ettik.
Devlete mal yerine davul tozu ile minare gölgesi sattık!
Bunu yurdun dört bir yanında yaptık.
Adana’da Çukobirlik’i batırdık, belediyeleri çapına göre trilyonlarca, katrilyonlarca lira borca soktuk
Kenti kuzeye taşıdık, rant uğruna çağdaş kentleşmenin önüne geçtik.
Kuzey Adana’daki kaç apartmanın otoparkı, yangın merdiveni var ?
Bak; hala dört mevsim açan çiçekler yerine toprağa her mevsim trilyonlar gömüyoruz.
Gömüyoruz da kimsenin gıkı çıkmıyor.
Allah korusun yarın şiddetli bir deprem olsa, “orada kimse var mı “ sorusuna enkaz altından yanıt alamayacağız.
Niye ?
Çünkü orada kimse kalmayacak, hepsi ölecek!
İnşaatın demirinden çaldık, çimentosundan aşırdık.
Özür dilerim öğretmenim, özür dilerim…
Siz bize okuma yazma öğrettiniz ama biz adam olmayı öğrenemedik!
Hırsız olduk, puşt olduk çıktık…
Bun da sizin hiç kabahatiniz yok.
Eşeklik bizde !...
Verdiğiniz eğitim cehaletimizi aldı, eşekliğimiz, hırsızlığımız, üçkağıtçılığımız puştluğumuz baki kaldı.
Özür dilerim öğretmenim…
Gününüz kutlu olsun…